- insanlar birbirleri dışında her şeye ne çok dikkat ediyor bazen. ne kadar sarılıyor bir fikre mesela, veya bir nesneye... bir ihtimamşinaslık, bir hürmet, bir kadrinibilirlik.
- evet, ne garip. biz kendimizle bile konuşmaya çalışırken ne taklalar atıyoruz... yok yok sebebi belli. ifadesizlik. ve üstelik herkesin her şeye rağmen kendini ifade ettiği bu dünyada. yani bu dahaneler dünyasında. öyle ya, kaçmak bile bir anlam kazanabiliyor o zaman.
- bugün bal damlıyor ağzından. ve sanki tek yapmak gerekenin, kendine bir kaçış yolu yaratıp, bir şekilde diğer kaçış yollarıyla birleşmek olduğu çıkıyor ortaya birden. ne iyinin ne de kötünün tekeline göz dikerek, doğru ahlak, doğru davranış diye yırtındığımız ama üzerinde zerre fikrimizin olmadığı şeyi üstümüze bayrak gibi geçirmeden. belki o pos bıyıklı muhteremin dediği gibi, ama bizler kendi hayatlarımızın ozanları olmak istiyoruz; ve ilkin en küçük şeylerde. ama bu da, bir labirentin içinde selametin yollarını gıdım gıdım kemire kemire açmaya çalışmak olmasın? bir fare için hakikat kocaman bir peynir olabilir mi?
- it doesn't matter how slow you go, as long as you go.
- bana tumblr alıntılarıyla da mı gelecektin?
- doğruysa niye gelmeyeyim? popin kaça senin? havan kime?
- bak yine nereye getirdin lafı... havamızı ala ala atacak hava mı kaldı?
- boşversene sen sür rahvan atları.
- cümle düşürüp, kıçına kafiye takarak şiir mi yazacağını sandın bir an? hayatının ozanı ol dedi adam, hemen cıvıdın.
- neyse hava almak iyidir. ben havamı aldıktan sonra, bir tane soğuk su içiyorum, iyi geliyor. oksijen ve hidrojen esansımı hatırlıyorum birden. böylece hava kaçırmıyor, şu güzel ortamı sulandırmıyorum. beni bu güzel oyun havaları mahvetti bile demiyorum.
- evet, ne garip. biz kendimizle bile konuşmaya çalışırken ne taklalar atıyoruz... yok yok sebebi belli. ifadesizlik. ve üstelik herkesin her şeye rağmen kendini ifade ettiği bu dünyada. yani bu dahaneler dünyasında. öyle ya, kaçmak bile bir anlam kazanabiliyor o zaman.
- bugün bal damlıyor ağzından. ve sanki tek yapmak gerekenin, kendine bir kaçış yolu yaratıp, bir şekilde diğer kaçış yollarıyla birleşmek olduğu çıkıyor ortaya birden. ne iyinin ne de kötünün tekeline göz dikerek, doğru ahlak, doğru davranış diye yırtındığımız ama üzerinde zerre fikrimizin olmadığı şeyi üstümüze bayrak gibi geçirmeden. belki o pos bıyıklı muhteremin dediği gibi, ama bizler kendi hayatlarımızın ozanları olmak istiyoruz; ve ilkin en küçük şeylerde. ama bu da, bir labirentin içinde selametin yollarını gıdım gıdım kemire kemire açmaya çalışmak olmasın? bir fare için hakikat kocaman bir peynir olabilir mi?
- it doesn't matter how slow you go, as long as you go.
- bana tumblr alıntılarıyla da mı gelecektin?
- doğruysa niye gelmeyeyim? popin kaça senin? havan kime?
- bak yine nereye getirdin lafı... havamızı ala ala atacak hava mı kaldı?
- boşversene sen sür rahvan atları.
- cümle düşürüp, kıçına kafiye takarak şiir mi yazacağını sandın bir an? hayatının ozanı ol dedi adam, hemen cıvıdın.
- neyse hava almak iyidir. ben havamı aldıktan sonra, bir tane soğuk su içiyorum, iyi geliyor. oksijen ve hidrojen esansımı hatırlıyorum birden. böylece hava kaçırmıyor, şu güzel ortamı sulandırmıyorum. beni bu güzel oyun havaları mahvetti bile demiyorum.
- demiyorum deyip demek. seçmek veya seçmemek, işte bütün mesele bu hamlet !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder