- ilk dizedeki şiiri okudun mu?
- okudum. ne güzeldi. ama sanki bir harf yanlış yere konmuş.
- bende kayboldum o harfi bulayım derken sonra kafamı kaldırmamla beraber gördüm, duvar saati yerinden oynamış. sinirlendim, nasıl bensiz oynayabilirdi, oynamayı bu kadar sevdiğim halde, bile bile. ayıp laflar ve hemen ettim yerinden onu ve duvar, çırıl çıplak baktı bana. ne kadar yüzsüzsün duvar, gözlerini göremiyorum, sana da gerekli ihtimamı, zoraki liyakati gösteremeyeceğim kusura bakma. anlaşamadığımız konular var bir kere. tamam sınırlar candır, bende de var. hepimizin sınırları var. sinirlerle çevrili insanın içi, birbirlerine sınırlılar insanlar, haritalarımız sinirli. ama her şeyin de bir sınırı var ! çünkü sınırlar biz kendimizi içlerine hapsedelim diye değiller mesela, nerede duracağımızı bilmemiz için varlardır en fazla. mamafih sıkıntı şu ki, sınır aşılabilirse sınırdır, yoksa duvardır o. şu duvarların dili olsa da öpüşsek diyen ünlü türk delisine şapka çıkarmamak işten değil.
- geçen gün de hiç hesapta yokken, sanki hesapta olabilirmiş gibi, dedi ki bir arkadaşım, rüyamda yumurtanın beyazından bulutlar pişiriyordum. bu rüya mı tabiri mi diye sordum, sustu., gözleri dışına fırlamış bir o gibi şööööyle bir gerindi, ve dedi ki:
- sen üçe bölünmüşsün.
- onu çözdüm evet, bir lisan bir insan ya hani. ben de üç lisan içinde geziniyorum işte, ahah.
- kendinle fazla barışıksın. artis misin belli değil !
- pekâlâ... bu bar, dağı taşıran son ı, şık oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder