sinemadayım. film başlangıcının sessizliğinde henüz, ve ben karnımın guruldusunu cep telefonumun titremesi sanıyorum. tam elimi atarken telefona anlıyorum kandırıldığımı. "büyük çapta kandırılıyor olmamız, birbirimizi küçük çapta günaşırı kandırdığımızdan." diyor filmden bir adam. film başlamış olmalı, ben şaşkın, sağıma soluma bakıyorum, "hey ahbap, sen beni mi takip ediyorsun?" çocukken öğrendiğim amerikan türkçesi hemen her zaman göstermiştir etkisini. bir "bak dostum, beni anladığını biliyorum, o yüzden kapat şu kahrolası çeneni" ve şaşkınlık sıralarını boş geçmeyen seyircilerin bakışları arasında sıkışıyorum. o kadar sıkışıyorum ki kendimi tuvalete atıyorum. her pisuvarın tepesinde bir ekran. cümlesi kafamda hala yankılanan adam yine karşımda. doğru tahmin etmişim, beni takip ediyor. şüphelerinden arınmış biri olarak sosyal sorumluluğu yumruklarımda hissediyorum. hemen salona girip, uyarmak istiyorum insanları ve filme katılıyorum. seyirciler ne olduğunu bile anlamadan süzülüyorum içeri perdeden. filmde bir sinema salonunda uyurken buluyorum kendimi. uyuduğumu fark etmiş olmam ne garip, bunu sanırım rüya görmemden anlıyorum. bazen de anlamıyorum kimin rüyası bu. 'hişt kalk hadi bitti, uyudun yine bütün film'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder